-
1 meydan vermemek
to prevent, not to allow, to avert, to clamp down on sth -
2 meydan
meydan s1) Platz m2) (muharebe \meydanı) Feld ntsiyaset \meydanı die politische Bühne3) bir şeye \meydan açmak etw verursachen, zu etw führen\meydan bırakmamak keine Gelegenheit geben\meydan bulamamak keine Gelegenheit findenbirine \meydan okumak jdn herausfordernbir şeye \meydan vermemek etw keine Möglichkeit geben\meydana atılmak sich in den Vordergrund stellenbir şeyi \meydana çıkarmak ( açıklığa kavuşturmak) etw aufklären; ( bularak ortaya çıkarmak) etw ans Tageslicht bringen\meydana çıkmak klar werden\meydandan kaybolmak von der Bildfläche verschwinden\meydanna çıkmak auf der Bildfläche erscheinen -
3 meydan
1) пло́щадьTaksim meydanı — пло́щадь Такси́м
2) пло́щадь, по́ле, площа́дкаat meydanı — ипподро́м
atış meydanı — а) полиго́н, стре́льбище; б) се́ктор обстре́ла
hava meydanı — аэродро́м
savaş meydanı — по́ле бо́я
silâhbaşı meydanı — ме́сто сбо́ра по трево́ге
iniş meydanı — поса́дочная площа́дка
3) обозрева́емое простра́нствоmeydanda durmak — быть в по́ле зре́ния / на виду́
meydanda kimse yok — вокру́г никого́ нет
4) возмо́жность, удо́бный слу́чайmeydan bırakmamak — не дава́ть возмо́жности, не допуска́ть (чего-л.)
meydan bulmamak — не находи́ть возмо́жности
meydan vermemek — не допуска́ть, не позволя́ть
5) рел. ме́сто соверше́ния обря́дов в текке́ Мевлеви́••- meydana atılmak
- meydana atmak
- meydana çıkmak
- meydana dökmek
- meydana gelmek
- meydana getirmek
- meydana koymak
- meksatlarını meydana koymak
- meydan okumak -
4 разрастаться
несов.; сов. - разрасти́сьси́льно / бу́рно разраста́ться — azmak
2) büyümek, genişlemekго́род разраста́лся — şehir büyüyordu / yayılıyordu
не дать разрасти́сь чему-л. — bir şeyin büyümesine / boy atmasına meydan vermemek
пробле́ма разросла́сь — mesele dal budak saldı
-
5 nip (something) in the bud
(to stop (something) as soon as it starts: The managers nipped the strike in the bud.) bir şeyi başlar başlamaz durdurmak, meydan vermemek -
6 nip (something) in the bud
(to stop (something) as soon as it starts: The managers nipped the strike in the bud.) bir şeyi başlar başlamaz durdurmak, meydan vermemek -
7 sızıltı
жа́лоба, недово́льство, неудово́льствиеsızıltı ya meydan vermemek — не дава́ть по́вода к недово́льству
-
8 preclude
önüne geçmek, engellemek, meydan vermemek
См. также в других словарях:
meydan vermemek — kötü bir durumun gerçekleşmesi için imkân veya zaman bırakmamak Sonra sultanın cevabına meydan vermeden döndü. Ö. Seyfettin … Çağatay Osmanlı Sözlük
meydan — is., Ar. meydān 1) Alan, saha Yüz binlerce asker sokakları, meydanları, kırları dolduruyordu. Ö. Seyfettin 2) Yarışma, eğlence veya karşılaşma yeri Şehir kapılarının önündeki meydanlarda davul zurna çalınıyor, cirit, bar oynanıyordu. A. H.… … Çağatay Osmanlı Sözlük
meydan bırakmamak — fırsat vermemek Ona ağız açmaya meydan bırakmadım. R. N. Güntekin … Çağatay Osmanlı Sözlük